Çokkültürlülük karşıtlığı, bir toplumda farklı kültürlerin bir arada yaşaması anlamına gelen çokkültürlülük kavramına karşı çıkan siyasi bir ideolojidir. Bu ideoloji genellikle bir ulusun kültürel olarak homojen olması gerektiği veya tek, baskın bir kültürü diğerlerine göre önceliklendirmesi gerektiği inancıyla ilişkilendirilir. Çokkültürlülük karşıtları, çokkültürlülüğün sosyal parçalanmaya, ulusal kimliğin kaybına ve farklı kültürel gruplar arasında çatışmalara yol açabileceğini savunuyor.
Çokkültürlülük karşıtlığının kökleri, tek ve birleşik bir kültüre dayalı bir ulus-devlet fikrinin yaygınlaştığı 19. yüzyılda milliyetçiliğin yükselişine kadar uzanabilir. Bununla birlikte, çokkültürlülük karşıtlığının modern biçimi, birçok Batı toplumunda göç nedeniyle artan kültürel çeşitliliğe yanıt olarak 20. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı.
1980’lerde ve 1990’larda Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Avustralya’nın da aralarında bulunduğu birçok Batılı ülke, kültürel çeşitliliği tanıyan ve destekleyen çok kültürlü politikaları benimsedi. Bu politikaların amacı, farklı kültürel grupların kendi kültürlerini koruma ve ifade etme haklarını kabul ederek sosyal uyumu ve eşitliği teşvik etmekti.
Ancak bu politikalar aynı zamanda çokkültürlülüğün kendi kültürlerini ve ulusal kimliklerini zayıflattığını düşünen nüfusun bazı kesimleri arasında da tepkiye yol açtı. Bu tepki, 20. yüzyılın sonlarında ve 21. yüzyılın başlarında siyasi çekişme kazanan çokkültürlülük karşıtı hareketin ortaya çıkmasına neden oldu.
Çokkültürlülük karşıtlığı, sağcı popülizm, milliyetçilik ve yerelcilik gibi çeşitli siyasi hareketlerle ilişkilendirilmiştir. Bu hareketler genellikle daha katı göç politikalarını ve göçmenlerin egemen kültüre asimile edilmesini savunuyor. Çokkültürlülüğün toplumsal bütünlüğe ve ulusal kimliğe yönelik bir tehdit olduğunu, farklı kültürel grupların ayrı yaşadığı ve birbirleriyle bütünleşemediği paralel toplumların oluşmasına yol açabileceğini savunuyorlar.
Çokkültürlülük karşıtlığını eleştirenler, bunun dar ve dışlayıcı bir ulusal kimliğe dayalı bakış açısına dayandığını ve ayrımcılığa ve yabancı düşmanlığına yol açabileceğini savunuyor. Ayrıca kültürel çeşitliliğin sosyal güç ve yenilik kaynağı olabileceğini ve çok kültürlü toplumların, karşılıklı saygı ve eşitliğe dayalı olmaları durumunda uyumlu ve uyumlu olabileceğini savunuyorlar.
Siyasi inançlarınız Anti-Multiculturalism konulara ne kadar benziyor? Öğrenmek için politik testini yapın.